Ayasofya’yı Dönüştürme Üzerine Düşünceler
Beni kaygılandıran bir ibadet mekanının fetih sembolü olarak kullanılmasıdır. İbadet yerleri dua, barış ve huzurun sembolüdür. 500 yıl önce değil modern çağda yaşıyoruz. Bu güne dek kadınlara eşit haklar verildi. Kölelik kaldırıldı. Çocukların çalıştırılması yasaklandı. Kişilik haklarının korunması kararlaştırıldı. Dini olarak da fetihciliğin doğru olmadığını, fethedince tanrının güç kazanmadığını, dinde zorlama olmadığını bilakis imanın bir hidayet vesilesi olduğunu öğrendik. Hz. Mevlana’nın “Akıl Mekke’ye gidecek deve ararken kalp çoktan Kâbe’yi tavaf eder.’’ dediği gibi kalbinde Kabe olmayanın hacca gitmeye ve kalbinde haç olmayanın kiliseye gitmeye ihtiyacı yoktur.
Tarihteki Hıristiyan Müslüman çatışmasını çok iyi biliyorum. Ama yine de tanrının bizi bir arada nasıl yaşayabildiğimizi görmek için imtihan ettiğine içtenlikle inanıyorum.
Yüce Kur’an’da şöyle diyor: “Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizin hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. ” (2/148) Yani imanın sonucuna bağlı. İman sözde değildir. Iman, bir eylem ve yaşam biçimidir. Öyleyse gelecek için ne yapmak istiyoruz? Birlikte yaşamak mı yoksa diğerini fethetmekle mi mutlu olacağız?
Saygıdeğer Türk Kardeşlerim!
Ayasofya’nın ibadet, barış yerine bir fetih sembolü olarak kullanılması beni çok üzüyor. Hıristiyan dünyasının korkmasının da nedeni budur. Birbirimizden korkmak zorunda mıyız? Kur’anda her sure merhamet ve rahmet çağrısı olan besmele ile başlar. İslam isminden de anlaşılacağı üzere fetih değil barış dinidir. Bunun nasıl olduğunu onun peygamberi gayri Müslimlerle bir arada yaşayarak gösterdi. Sizin de Ayasofya’da barış için dua etmenizi rica ediyorum. Müslüman ve Hıristiyanların bir arada barış içinde yaşamalarına dua etmenizi rica ediyorum. Bir arada yaşayabileceğimiz ortak bir dili konuşmamız onun büyüklüğündendir. O düşündüğümüzden bile daha büyüktür. Amin.
23 Temmuz 2020
Rahip Martin Rupprecht